1 Aralık 2015 Salı

NE DİLEDİĞİNE DİKKAT ETMELİ İNSAN, YANGINLARA DÜŞEBİLİR

siyah beyaz yanan kalp ile ilgili görsel sonucu

Tam sekiz yıl önceydi. 31 Aralık 2007. Üniversiteden arkadaşlarımla basit bir rakı masası kurmuş, aldığımız alkolünde etkisiyle, televizyonun bizi manipüle edip zehirlemesine izin veriyorduk. Dönemin siyasilerinden -bugünden farklı değildi- inşaata teslim olan Dünya'nın daha ne kadar dayanabileceğinden, biraz futboldan az biraz Kenan Doğulu'nun Eurovision performansından, kitaplardan ve tabi ki aşktan bahsettik. O gece Metin ve Bilal şimdiki ve daha önceden hayatlarına girmiş kadınları bir eleğe atıp elediler ve sonunda onlar için -en- olanı buldular, rahatladılar. 
Bense dinledim. Hayatım boyunca hiç aşık olmamıştım. Hiçbir kadının bakışlarına kapılmamış, hiçbir zaman bir kadının ruhunu merak etmemiştim. Sahi neydi aşk? Beklemeliydim, zaman bana bunu her anını dolu dolu yaşatarak öğretecekti.
Ondan geriye sayarken nefesimi içime çekip sanki kalbime hapsedebilecekmişim gibi -aşık olmayı- diledim. Öyle bildiğiniz gibi bir aşk değildi bu. Benim için imkansız bir aşk olsun istedim. İçim alev alev yansın istedim. Herkese anlatabileceğim bir hikayem olsun istedim ve bir yudum daha aldım rakımdan.
Kim bilirdi 11 Şubat'ta bu dileğimin eksiksiz bir şekilde gerçek olacağını..

pamir

28 Kasım 2015 Cumartesi

AH RÜYALAR, BAZEN GERÇEKLERE ÜSTÜN GELİYORSUNUZ

siyah beyaz aşk kadın ile ilgili görsel sonucu

 42 gün boyunca her gün ona söyleyeceklerimin provasını yapıp, aynı kafeye gittim. İlk gün, onun kalbime aktığı saatte, birbirini bir dizin gibi izleyen diğer günlerde kafenin açılışını ve kapanışını ben yaptım diyebilirim ama onu göremedim. Kimseye de sormadım, soramadım. Onlara ne diyeceğimi bilemiyordum. İnsanlarla göz göze gelmekten uzun zaman önce vazgeçtim ben. Tanımadığım insanların karşısına geçip gözlerinin içine bakarak konuşmak benim için hep çok zor olmuştur. Sebebini sorgulamadım hiç. Bunu bir tercih olarak gördüm ama o 42 gün bunu yapabilmeyi istedim. "Nerede, neden gelmiyor, iyi mi" demeyi istedim ama yapamadım. Onu bir kez daha görebilmeyi her geçen gün delicesine istedim ama delirmedim. Hayatım boyunca kimse için böylesine görünür olmak istememiştim. Bir kez gördüğüm bir kadının hayatım olacağını ve geri kalanını benden çalacağını bilmiyordum. Bunu da öğrenecektim.  
Eve dönüp kendimi kıyafetlerimle yatağa attığım her gece; eskiden hiçbir anlam ifade etmeyen ve uzun zamandır yapılmamış boyasından açık griye dönmüş tavana, gözlerimle gözlerinin resmini çizdim. İnsanı delip geçen siyah gözlerinin, dünyayı umursamazca bakışını resmettim. Her gece o agresif siyah saçlarının dalgalarını tek tek parmaklarımla ayırdığımı hayal ettim. Altındaki damarları rahatlıkla görebileceğiniz incecik beyaz teninin, gözlerini ve saçlarını nasıl zıtlıkla vurguladığını düşündüm. Ve zihnimdeki fotoğrafıyla daldım rüyalarıma.

Ah rüyalar, bazen gerçeklere üstün geliyorsunuz..

pamir

26 Kasım 2015 Perşembe

BANA HAYIR DEMEYİ ÖĞRET, AŞK

kütüphane dekorasyon ev ile ilgili görsel sonucu

Bu akşam kendime şekersiz bir Türk kahvesi yapıp, kitaplığımın önündeki tekli koltuğuma oturdum. Odaya ancak kitap okunacak kadar loşluk veren yerden aydınlatmanın altındaki sandalyede oturan Sabahattin Ali'yle başladım sohbetime. Önce kahve içip içmeyeceğini sordum, "hayır" dedi. Çok kararlı bir "hayır"dı bu. Bir insan nasıl bu kadar net "hayır" diyebilirdi ki. Halbuki sadece bir kahve demiştim. Niye o kadar kesindi. Neden hiç düşünmedi, neden es vermedi, neden bugün iki tane içtim üçüncü çarpıntı yapıyor demedi ama demedi işte kuru bir "hayır" dedi.

Çabucak konuya girdim. Çünkü bilirim, uzun uzun sohbet edecek zamanı yoktur onun. Cümlelerini israf etmez. "Sabahattin Bey, nasıl kısa kısa cümlelere sığdırabiliyorsunuz kocaman aşkları? Nasıl bu kadar güzel seven adamları yazıyorsunuz? Nasıl siz anlatırken o kadınları tüm erkekler sevmeliymiş gibi hissettiriyorsunuz?" Kafasında şapkası, üzerinde jilet gibi ütülenmiş siyah takım elbisesiyle, elindeki purodan bir nefes çekti ve "sen hiç hayatında herkesin aşık olacağına inandığın bir kadının tek aşkı olabildin mi" diye sordu. AŞK'tan bahsediyordu. "Eğer olduysan o kadını anlatırken hayatında hiçbir şeyde olmadığın kadar seçici olursun kelimelerini seçerken ve aklından geçenlerle değil, kalbinden geçenlerle yazarsın onu" dedi.

Kahvemden bir yudum alıp karşıma bakıp "peki" dedim. Daha soracağım şeyler vardı ama Sabahattin Ali'nin yazılacak başka romanları vardı belki de bir yerlerde, gitmişti.

O gitti. Bense oturduğum yerde aşkla AŞKta kaldım. Kuru bir "hayır" bana ölüm kadar uzakken...

pamir